Makaleler

  • 2 Diyabet Nedir? Beslenmesi Nasıl Olmalıdır?

    • Yazar Efe Torunbalcı
    • 17.11.2016

    Vücudumuzun temel enerji gereksinimi karbonhidratlar ile sağlanır. Karbonhidratların vücutta emilebilmesi için glikoza dönüşmesi gerekmektedir. Glikoz beyin dahil bütün vücudumuz için enerji kaynağıdır. Ancak hücrelerin bu glikozu kullanabilmesi için insülin hormonuna ihtiyaç vardır. Eğer insülin hormonu yeterli derecede vücutta bulanmazsa glikozun enerji olarak kullanımı da mümkün olmayacaktır. Çünkü kandaki glikoz hücrelere insülin hormonu ile taşınmaktadır. İnsülin yokluğunda kanda glikoz birikir İşte bu olayın gerçekleşmesi diyabet yani kandaki şekerin yüksek olması olarak adlandırılır. İki tip diyabet vardır; Tip I DiyabetTip I diyabet insülin yapımında görev alan pankreas beta hücrelerinin tahrip olması ile oluşur. Çok su içmek, çok sık idrara çıkmak ve vücut ağırlığında kayıp oluşması diyabet için belirti olabilmektedir.Tip I diyabette vücutta yeterli insülin hormonu yoktur bu neden ile insülin hormonu kullanılması gerekmektedir. Tip I tedavisinde yeterli ve dengeli beslenme ile yapılan fiziksel aktivitede büyük önem taşımaktadır. Eğer Tip I diyabeti olan kişi beslenme planına, fiziksel aktivitesine ve insülin tedavisine uygun hareket ederse herhangi bir sorun ile karşılaşmayacaktır. Tip II Diyabet Tip 2 diyabette normalde insülin salınımı vardır. Ancak salgılanan insülin hücreler tarafından kullanılamaz. İleri dönemde ise insülin salgılanma seviyesi düşer. Tip II diyabette de beslenme planına önem verilmeli ve fiziksel olarak aktif olmak gerekmektedir. Diyabette Beslenme  Kişiye göre hazırlanmış bir beslenme programı diyabetlilerin sağlıklı ve kaliteli bir yaşam tarzı gösterebilmeleri için tedavinin temelini oluşturmaktadır. Özellikle diyabetliler için hazırlanmış iyi bir beslenme planı kan şeker seviyelerini normal düzeylerde tutmaları için önemlidir. Her bireyin çevresel faktörleri, fiziksel durumlar,yaşları vb durumları farklı olduğu için kişiye özel hazırlanan bir beslenme programı maksimum etkiyi ve rahatlığı sağlayacaktır. PEKİ BU BESLENME PROGRAMININ ANA KURALLARI NASIL OLMALIDIR ?. Öğünler en az 6 öğün olarak ayarlanmalıdır. Ara öğünlerde mutlaka karbonhidrat ve protein birlikte olmalıdır. Her ana öğünde mutlaka yeşil salata bulunmalıdır. Protein, karbonhidrat ve yağlar gereksinmeleri karşılayacak düzeylerde diyette yer almalıdır. Lif oranı yüksek, kompleks karbonhidratlara yer verilmelidir. Alkol tüketimi sınırlandırılmalıdır. Her gün en az 2 litre su içilmelidir. KarbonhidratlarToplam alınan günlük kalorinin yaklaşık % 50- 60 karbonhidratlardan sağlanmalıdır. Lif oranı yüksek kompleks karbonhidratlar tercih edilmelidir. ŞekerMeyveden gelen şeker  saf şekere göre kan şekerini daha az yükseltir. Bu nedenle yanında proteinli bir besin ile meyve tüketilmesi ara öğünlerde tercih edilmelidir, kabuğu ile yenebilen meyvelerin soyulmadan yenilmesi  lif açısından iyi olur ve kan şekerinin hızlı yükselmesini engeller.

  • 0 Zayıflatan Besinler

    • Yazar Efe Torunbalcı
    • 16.11.2016

    Çağımızın en büyük sorunu obezite ile savaşmak aslında sanıldığı kadar zor değil. Obeziteden kurtulmak veya önüne geçebilmek aslında hiç zor olmayan birkaç besin ile mümkün. Nedir bu zayıflatan besinler? Yeşilçay: Özellikle Çin olmak üzere uzak doğuda sağlıklı yaşam için bol miktarda tüketilen yeşil çayın vücudu incelttiği selülitleri azalttığı ve vücut direncini arttırdığı birçok kaynakta mevcut. Metabolizmayı hızlandırması ve böylelikle kilo verme hızında artış sağlaması mümkündür. Özellikle uzun dönem tüketilmesine dikkat edildiğinde ciltteki nem sağlanmasında da etkilidir. Bağırsak hareketlerini düzenlemesi ve sindirimi rahatlatıcı özelliği vardır. Günlük 2-3 bardak tüketilmesi yeterlidir. Kaju: Kaju fıstığı, B1,E Vitamini,Magnezyum,Potasyum, Fosfor mineralleri açısından zengin bir besindir. Doğru miktarda tüketildiğinde kilo aldırır düşüncesinin aksine yağ yakını hızlandırması ile kilo verdirici özelliğe sahiptir. Kaju içerdiği sağlıklı yağlar sayesinde yağ yakımını hızlandırmaktadır. Metabolizmayı hızlandıran bu besin beyin ve sınır sistemi performansını da arttırır. Enginar: Sebzelerin arasında bizim için altın besin diyebiliriz. Son yıllarda yapılan birçok çalışmada sayısız faydası olduğu anlaşılan enginar, özellikle anneler tarafından çocuklarına mutlaka yedirilmesi gereken, olmazsa olmaz bir sebze olarak algılanıyor. Hatta yılda bir kere 40 günlük enginar kürü yapanlara her geçen gün daha çok rastlanılıyor. Enginarda bulunan "siyanik asit" adlı madde kötü kolesterolü düşürüyor ve iyi kolesterolün salgılanmasını arttırıyor. Bu da kalp damar sağlığı için ilaç niteliğinde bir fayda demektir. Özellikle karaciğer yağlanması olan kişilerde düzenli tüketildiğinde hem kilo kaybına hem de yağ kaybını hızlandırdığı için olumlu sonuçlarla karşılaşılmaktadır. Bezelye: Bu besin C vitamini, K vitamini, Mangenez, Lif, Folat ve Tiyaminin çok iyi bir kaynağıdır. İçeriğinde ayrıca A vitamini, Fosfor B6 vitamini protein, magnezyum, Riboflovin(B2 vitamini ), Bakır, Demir, Çinko ve Potasyum vardır. Bezelye yavaş sindirilen lifleri içerir ve doygunluk hissini arttırır. Kabızlığı önler ve kalp damar sistemini korur. Kandaki kötü kolesterol seviyesini düşürmeye yardımcıdır. Bezelye, günlük diyette yer alması gereken önemli bir besindir. Mango: İçerdiği vitaminler nedeniyle sinirler, cilt ve saçlar için çok yararlıdır. Mangopotasyum, Lif ve kuvvetli bir antioksidan deposudur. A vitamini,C vitamini, E vitamini içerir. Kanı temizler, olgunlaşmış mango oldukça faydalıdır. Kan şekeri seviyesini sabit tutar. Tokluk hissini etkileyen leptini düzenler. Metabolizmayı hızlandıran mango aynı zamanda yağ yakımını da hızlandırır. Pancar: A,B,C ve P vitaminleri bakımından zengin olan pancar, bileşiminde bulunan ve radyoaktif bir eleman olan rubidyumun sindirim üzerinde olumlu bir etkiye sahiptir. Kırmızı pancarın içeriğinde fosfor, demir, bakır, potasyum,magnezyum, kalsiyum, brom, çinko ve manganez de mevcuttur. Bu besin kan yapımına yardımcı olup ve betakaroten ve Folat bakımından zengin yapısıyla bağışıklık sistemini güçlendirir. Demir eksikliği olanlar açısından da kırmızı pancar önemli bir sebzedir. Pancardaydı kalori oranı düşüktür ve yüksek oranda lif içeriğinden daha fazla tokluk hissi verir. Buda kilo alımınıza sebep olabilen yiyeceklerden daha az tüketmenizi sağlar.

  • 0 Mucizevi Besin Yumurta

    • Yazar Efe Torunbalcı
    • 15.11.2016

    Yumurta; Besin kaynağı  yönünden oldukça mucizevi olan yumurtayı çocuk, erişkin ve yaşlı hiç fark etmeksizin herkes günde bir tane yemelidir. Muhteşem besin içeriğine sahip olan yumurta, anne  sütünden sonra insan vücudu  için gerekli olan bütün besin öğelerini bulunduran tek gıda kaynağıdır. Oldukça besleyici, sağlıklı ve doğru pişirme yöntemleri sonucunda bir o kadar da doyurucu bir gıdadır. Yumurtanın Vitamin Değeri; Yaşam kaynağı besinlerimizden biri olan yumurta da en çok A, B, D ve E vitamini olmak üzere diğer vitaminler de vardır. A vitamini yumurtanın sarısında bulunur ve daha iyi görmeyi sağlar yani göze faydası çoktur. Ayrıca A vitamini diş yapısına ve kemik gelişimine de katkısı bulunur. Vücut  hücrelerinin  gelişimine yardımcı olmakla beraber sindirim ve solunum sistemlerinin sağlıklı çalışmasını ve enfeksiyonlara karşı direnç sağlanmasında önemli rol oynar. B grubu vitaminleri ise, bazı gıda maddelerinin vücutta enerjiye dönüştürülmesini sağlar. Ayrıca beyin fonksiyonlarının yerine getirilmesinde yumurtanın yapısında bulunan kolin önemli rol oynar. D vitamini, kalsiyumun insan vücudunda kullanılmasını sağlar. Ayrıca doğru D vitamini tüketimi obezitenin önene geçmemize yardımcı olur. E vitamini vücuda giren zararlı  yada yabancı maddelerin zararını önleyerek vücudu korumaya alır. Çok kuvvetli antioksidandır. Yumurtanın Protein Değeri; Diğer besin öğeleriyle kıyas yapacak olursak   en kaliteli protein yumurtada bulunur. Büyümeye oldukça katkısı olduğundan,  hayvansal proteinin özellikle çocukların hiç aksatmadan tüketmeleri gerekmektedir.. Sağlıklı ve dengeli bir büyüme için çocukların  yumurtayı yemeleri çok önemlidir. Aktif spor yapan bireylerin de protein ihtiyaçlarını karşılamaları için kaliteli protein kaynağı olan bu besini her gün tüketmeleri gerekmektedir. Son günlerde en çok tartışma konusu olan soru ‘Yumurta kolesterolü arttırır mı?’ Yumurtanın sarısında 213 mg kolesterol bulunmakla beraber beyazında yağ ve kolesterol yoktur. Bununla beraber son zamanlarda yapılan araştırmalar yumurtanın  sayısız faydalarının olmasından ötürü, faydalarıyla içinde bulunan 213 mg lık az bir miktar kolesterol karşılaştırıldığı zaman bu az miktardaki  kolesterolün, yumurtanın faydalarından yoksun kalmaya değecek nitelikte olmadığını göstermiştir. Ayrıca yine son yapılan çalışmalara göre yumurtanın total kolesterolden ziyade iyi huylu kolesterole etkisin olduğu kanıtlanmıştır. Ancak yumurtayı yağda değil haşlanmış olarak tüketmemiz gerekir. Yumurtanın Zararları; Bu kadar anlatmayla bitirilmeyecek kadar faydası olan yumurtayı, yanlış kullanımlar sonucu  zarara çevirebilirsiniz. Bunun için dikkat edeceğiniz küçük önlemlerle bu zararları önleyebilirsiniz. Yumurta çiğ şekilde tüketilmemelidir. Yumurta daima buzdolabı gibi soğuk yerlerde saklanmalıdır ve asla oda sıcaklığında muhafaza edilmemelidir. Eğer yumurtayı yağda pişirerek tüketmek  istiyorsanız yağda  yapılan yumurtanın B vitamin değerleri ölebileceği için haşlanmış olarak tüketmenizde fayda vardır. Yumurtanın pişme süresine dikkat etmeniz gerekmektedir. Çünkü yumurtanın bayat yada fazla haşlanırsa yumurta da bulunan demir minerali yumurtanın dışına akabilir ve diğer vitaminler de ölür. Bunu siz kendiniz de fark edersiniz zaten çok haşlanan bir yumurtanın beyaz kısmında mora benzer renkler görürsünüz. Gördüğünüz o renklenme akıp giden demir mineralidir.

  • 0 Zencefil

    • Yazar Efe Torunbalcı
    • 14.11.2016

    Bu güçlü bitki Hindiçin bölgesinden gelir ve tropik bölgelerde yetiştirilir. Zencefil ve çeşitlerinin pek çok farklı faydası bulunur. En iyileri Hindistan, Jamaika ve Avustralya’dan gelir. Zencefil genelde kök halinde veya toz haline getirilerek çay olarak da kullanılmaktadır. İster suyu kaynatıp içerisine bir iki kök zencefil bırakılıp kaynatılarak tüketilebilir, istenirse de  ezilip tozlaştırılarak kullanılır. Toz haline getirilmiş zencefil yemeklerde tat vermek için de kullanılmaktadır. Damak tadı için ideal bir aroma ve koku vermektedir. Yaz aylarında sıcakların olumsuz yanları artarken serinlemek için zencefil tozundan yapılmış limonata da çok sık tüketilen bir sıvıdır. Zencefil zeytinyağı ile harika bir sos olmakla beraber, pilav üzerine serpilerek de vazgeçilmez bir lezzet olmaktadır. GEBELİKTE ZENCEFİL Zencefil gebelik döneminde, çocuklarda kullanıldığı gibi çok dikkatli kullanılmalıdır. Fazlası zararken, vücuda yetmeyecek kadar az kullanılması da vücuda herhangi bir yarar sağlamayacaktır. Bu nedenle belirli bir seviye de kullanılması her zaman daha sağlıklı olacaktır. Gebeliğin genelinde olmakla birlikte gebeliğin en fazla ilk iki ayında yaşanan bulantılar ve kusmaların giderilmesinde çok etkili ve doğal yöntemlerden birisidir. Gebelikte günde üç - dört defa tüketilebilir ancak günlük 4 gramı geçmemek şartı ile. Fazla tüketilmesi durumunda gebeliğin en tehlikeli sorunlarından olan düşük yapma riskini artırmaktadır. Düşük riskini yaşamamak ve bulantı kusma gibi rahatsızlıkları gidermek için mümkün olduğunca dikkatli kullanılmalıdır. ZENCEFİL VE ZAYIFLAMA Zencefilin yağ yakımını hızlandırdığı ve bu sayede kilo vermeyi kolaylaştırdığı düşünülmektedir. Ancak bu konu üzerine yapılmış bir araştırma bulunmamaktadır. Zencefil diyet listesine eklenerek kilo verme sürecine destek olması sağlanabilir. Ancak zencefil zayıflamak için tek başına yeterli bir bitki değildir. Zencefilin zayıflatıcı özelliğinden yararlanmak için sabahları aç karnına içilmelidir. Yine aç karnına olmak kaydı ile günde 3 fincana kadar tüketilebilir. Zencefil çayı içildikten sonra demleme için kullanılan zencefiller ayrıca tüketilebilir. Zencefilin zayıflatıcı etkisinden yararlanmak için zencefil kapsül şeklinde de alınabilir. Günde iki bin miligramı geçmeyecek şekilde alınmalıdır. ZENCEFİL VE KANSER Her gün düzenli olarak zencefil tüketimi önemli ölçüde kansere karşı koruma kalkanı oluşturmaktadır. Zencefilin içinde ki etken maddeler kanserleşme eğiliminde ki hücrelerde kendi kendilerini yok etme sürecini tetiklemektedir. Böylece kanserli hücrelerin üreme hızı yavaşlamakta ve durabilmektedir.  Kanserle mücadele zencefilin diğer büyük bir etkisi dokularda oluşan kronik yangı ve kronik iltihabı giderici etkisidir. Bu sebeplerle her gün bir yemek kaşığı zencefil tüketmek bizleri kanserin olumsuz etkilerine karşı koruyacaktır.

© 2024 Diyetisyen Efe Torunbalcı - Tüm hakları saklıdır.
Tasarım - Çağdaş Demir